Sayfalar

DEVLET-İ ALİYYE Mİ YOKSA İMPARATORLUK MU?

Bugünlerde üzerinde oldukça düşündüğüm ve rahatsızlık duyduğum bir konu var: Osmanlı İmparatorluğu mu yoksa Devlet-i Aliyye mi?Seneler öncesinde yapılan ve halâ etkisini sürdüren bu yanlışlık beni çok rahatsız ediyor.Çünkü bir varlığa, ona yakışmayacak şekilde hitap etmek ve öyle tanımlamak, o varlığa hakaret niteliği taşır.”Osmanlı İmparatorluğu” şeklindeki bir kullanım da böyledir.Çünkü Osmanlı Devleti’nin imparatorlukla yakın veya uzak hiçbir alakası yoktur.Bir imparatorlukta bulunan özelliklere Osmanlı’da rastlanmaz.
Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için imparatorluk kelimesinin anlamına bakılmalıdır.Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlük’ünde imparatorluk şöyle geçiyor:”Kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi”.Sadece tanımı okuduğumuzda imparatorlukla ilgili olumsuz bir yargı oluşmayacaktır.Ama tanımı okuduktan sonra biraz düşündüğümüzde imparatorluğun altında sömürgenin yattığını göreceğiz.Çünkü “çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan” imparatorluklar, aynı zamanda bu milletleri sömürmüşlerdir.Bü ülkelerin, çeşitli fiziksel ve beşeri kaynaklarından yararlanmışlardır.Kendi menfaatleri için o ülkelerin kaynaklarını kullanmışlardır.Bundan dolayıdır ki imparatorluk, Yavuz Bülent Bakiler’in de tanımıyla sömürmenin, emperyalizmin aletidir.Devletler, imparatorluk devlet biçimi altında diğer milletleri sömürür.

İmparatorluk kelimesinin köküne indiğimizde “imperium” kelimesinden yani “sömürmek”ten türetildiğini göreceğiz.Bundan da anlaşılır ki imparatorluğun aslı sömürgecilik, emperyalizmdir.
Osmanlı Devleti hiçbir zaman sömürgecilik faaliyetinde bulunmamıştır.Fethettiği yerlere hoşgörü, medeniyet götürmüştür.İdaresi altındaki yerleri eğitim, ekonomi, mimari, bayındırlık gibi birçok yönden geliştirmiştir.Öz vatanına yaptığı yatırımları o ülkelere de yapmıştır.Ülkelerin gelişmelerine katkıda bulunmuştur.
Yavuz Bülent Bakiler’in Üsküpten Kosova’ya isimli kitabına baktığımızda Osmanlı Devleti’nin, idaresi altındaki ülkelere nasıl yaklaştığını göreceğiz.Bakiler kitabında şunlara yer veriyor:”Osmanlı Devleti, Macaristan’a hakim olduğu yıllarda Macar halkından bir yılda 7 milyon akçe toplamıştı.Ama aynı yıl içerisinde Macaristan’a 21 milyon akçe yatırım yapmıştı.”.Bakiler’in bu sözleri Osmanlı’nın sömürgeci olmadığını ortaya koyuyor.Bunlardan yola çıkarak şu soruları sormak gerekir:Sömürgeci bir devlet bunları yapabilir mi?Bir ülkeye gelirinden daha fazla yatırımda bulunabilir mi?Bunların cevabı tabiki de hayır olacaktır.
Osmanlı Devleti’nin sömürgeci olmadığı idari yapısına bakılarak da anlaşılabilir.Şöyle ki imparatorlukta sömüren millet ve sömürülen milletler vardır.İmparatorluğun yöneticilerini de sömüren milletin insanları oluşturur.Yöneticiler hep bu milletten olur.Sömürülenlerin devlet yönetiminde hiçbir hakları yoktur.Roma, İngiltere gibi imparatorluklarının idari yapıları da bu şekildeydi.Yöneticiler Roma İmparatorluğunda Romalı, İngiltere İmparatorluğunda da İngilizdi.Fakat Osmanlı Devleti’nde böyle bir durum söz konusu değildir.Devletin yöneticilerini sadece Türkler oluşturmuyordu.Birçok milletten insan Osmanlı Devleti’nin idaresinde görev alabiliyordu.Osmanlı’nın birçok sadrazamı, veziri, beylerbeyi Türk değildi.Bunlar daha çocukken Enderun’a alınmış ve burada da en seçkin hocalardan çeşitli derslerde eğitim görmüş gayrı Türk Osmanlı vatandaşlarıydı.Böylece diyebiliriz ki Osmanlı’nın idari yapısıyla imparatorlukların idari yapısı farklıdır.Bu da Osmanlı Devleti’nin imparatorluk olmadığını gösterir.
Osmanlı Devleti sömürgeci olsaydı hakimiyeti altındaki milletlerin kültürlerinin değişmesini sağlardı.Kendi kültürünü o milletlere aşılardı.Kültürlerinin yok olması için mücadele ederdi.Mücadelesinin en önemli adımlarından biri de kendi dilini o milletlere kabul ettirmek ve konuşturmak olurdu.Fakat Osmanlı Devleti böyle bir tutumda bulunmamıştır. Fethettiği yerlerdeki milletlerin kendi dillerini kullanmalarına engel olmamıştır.Osmanlı Devleti Türkçe’nin konuşulmasını zorunlu kılsaydı Cezayir’de, Libya’da, Bosna’da hâlâ Türkçe konuşulurdu.Necip Fazıl’ın Cezayirli gence verdiği cevap da bunu ispat edecek cinstendir: Cezayirli bir genç Necip Fazıl’ın yanına gelir ve Osmanlı’nın sömürgeci olup olmadığını İngilizce sorar.Necip Fazıl da gence şu cevabı verir:
“Osmanlı sömürgeci olsaydı sen bu soruyu bana İngilizce değil Türkçe sorardın!”
Necip Fazıl’ın da belirttiği gibi Osmanlı Devleti sömürgeci olsaydı bugün birçok ülkede Türkçe resmi dil olurdu.
Osmanlı, kendi devleti hakkında hiçbir zaman imparatorluk tanımını kullanmamıştır. Osmanlı’nın arşivlerindeki belgelerde Osmanlı İmparatorluğu tabirine rastlanmaz.Osmanlı kendi devleti için “Devlet-i Aliyye” yani pek yüce devlet,“Devlet-i Seniyye” yani parlak, muhteşem devlet bezen de “Saltanat-ı Seniyye” yani parlak , muhteşem sultanlık tabirlerini kullanmıştır.Devletin başındaki kişinin ünvanı olarak da imparatoru değil han, hakan, padişah, hünkar gibi ünvanları kullanmıştır.Osmanlı’nın kendi arşivlerindeki tanımlamalar da gösterir ki Osmanlı imparatorluk değildir.
Eğer bir devlet için imparatorluk sıfatı kullanılacaksa o devlet Osmanlı olmamalıdır. İmparatorluk, üzerinde güneş batmayan devlet olarak adlandırılan İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkeler için geçerlidir.
Bütün bu bilgiler gösterir ki “Osmanlı İmparatorluğu” tanımı yanlıştır.Artık biz de Osmanlı İmparatorluğu tanımını kullanmamalıyız.İmparatorluğu yerine Devlet-i Aliyye yada Devlet-i Seniyye demeliyiz.Kitaplarımızda, konuşmalarımızda en azından Osmanlı Devleti tanımını kullanmalıyız.Bu konu üzerinde eğitimcilerin, araştırmacıların özenle durması dileğiyle…

3 yorum:

  1. Evet çok çok doğru. Trablusgarp 394 yıl Osmanlı Devleti himayesinde kalmış. 392 yıl İstanbul'dan Trablusgarp'a para gitmiş. Yalnız 2 yıl Trablusgarp'dan İstanbul'a para gelmiştir. Osmanlı Devletinin, Sömürgecilikle yakından ve uzaktan alakası yoktur.

    YanıtlaSil
  2. İmperium sömürmek değil hüküm sürmektir, emperyalizm ile imparatorluk aynı şey değildir, imparatorluk kavramı emperyalizm'den çok önce çıkmıştır.

    YanıtlaSil
  3. Osman Bey bu âli devleti kurmadan bir yüzyıl önce Muh­yid­dîn-i Arabî Hazretlerinin bu tartışmalara noktayı koyacak olan “Eş-Şeceratü’n-Nu’mâniyye fi’d-Devleti’l-Osmâniyye” (Osmanlı Devleti’nde Soy Ağacı) isimli kitabında da geçtiği üzere Osmanlılar bir "Devlet" kurmuştur.

    YanıtlaSil